28 Aralık 2013 Cumartesi

Dertli başım...


Neden ben de normal insanlar gibi otobüsle bi yere giderken etrafı izleyemiyorum. Neden hep uyumak zorundayım.
Neden hep göz kapaklarımla bi savaş durumundayım.
Hadi uyudum diyelim, neden hep inmem gereken duraktan iki durak sonra uyanıyorum.. Bi kere de inmem gereken durakta uyanmak istiyorum..

Uyuyakalmak konusunda çocukluğuma inmek durumunda kaldım sabah..

Sarı bi sis bulutunun dağılmasıyla geçmiş zaman seriliveriyo gözlerimin önüne. .

5-6 yaşlarındaymışım. Ailecek gidilen misafirlikten dönüyoruz geç bi saatte.
Ben kırmızı golfümüzün arka koltuğunda, ortada oturuyorum. Sağımda küçük, solumda büyük ablam oturuyo.
Göz kapaklarım yavaştan kapanırken, minik başım solumdaki omuza düşüyo. Ergen bi el anında sağıma paslıyo başımı. Sağdaki ergen el, uyanıyo duruma ve karşılıyo hemen. Aralarında bi oyun başlıyo. Sessizce oynuyolar, annem görürse yanarlar çünkü. .

Zavallı başım bi o omuzda, bi bu omuzda. Bi müddet devam ediyo bu.

Sonra oyuna dahil edilmediği için kıskanan vücudum kendine savunma geliştiriyo. Artık başımı bi yere yaslamadan uyuyabiliyorum. Böylece onlar da eğlenemiyo..

Çocukluğumdan gelen bu acı anılardan günümüze dönüyorum.

İyide bütün bu olanlar açıklamıyo neden otobüse biner binmez uyuduğumu....


19 Aralık 2013 Perşembe

bi de başlık bulmak için kafa mı patlatcam...



Çantam çalındı..

3 gündür uyuyup uyanıp rüya olmadığını fark ediyorum. Sinirlerim havada.. Önüme geleni kapıp ardıma geleni tepecek moddayım.

Canım hiç bişey yapmak istemiyo... Eve gidip hemen yatıyorum.. Disney Channel açıp uyumaya çalışıyorum televizyon karşısında.. Başka kanallara bakmıyorum belki kötü bişi çıkar iyice sinir olurum diye..

Bütün kaslarım ağrıyo, nerdeyse sol tarafım hiç iş görmüyo. 8 kat aşağı hırsız kovalamak pek de akıllıca değilmiş. Mantıklı düşününce kovalamam bi daha diyorum ama eminim ki yine kovalarım.

3 gündür aklıma geldikçe hırsımdan ağlıyorum.. Elime verseler etlerini eşeleyerek yolarım gibi geliyo.

Canım yemek yemek bile istemiyo. Düşünün artık durumun vehametini...

Çantamın, telefonumun, cüzdanımın, kimliklerimin, kiko rujumun, kocamdan aldığım ilk ve tek aşk mektubumun, kulaklığımı sardığım yeşil balığımın kıymetinden değil bu ruh halim..

Benim neşeli kişiliğimi, insanlara güvenimi, şirinler ülkemin dokunulmazlığını çaldı puşt....

(yinede bu karikatüre çok güldüm hihi)

13 Aralık 2013 Cuma

tropik bi adaya göç etmiş kutup ayısı olsam...




Bu nasıl  soğuk ya..
Bi yerden bi yere giderken ağlıyorum bildiğin... Kaç gündür büzüşerek yürümekten küçüldüm.
Küfretmekten ağzim bozuldu..

Bide kat kat giyinmekten çok daraldım..

Nolurdu sanki şöyle deniz kenarı bi yerde yaşasam, bütün günüm bembeyaz kumların üzerindeki şezlonglara uzanıp mangoları dişlerken denizi seyrederek geçse.
Kocam, yakaladığı tropik balıklar pişerken, bana yelpaze sallasa..

Tek endişemiz, sörf yaparken sol bacağımızı köpekbalığına kaptırmak olsa..

Paraymış pulmuş olmasa.. Rahatsızlık veren komşular, basıncı yükselince su kaçiran kombiler olmasa, lig tvler olmasa (lig tv diye bişey hiç olmasa), ne giyinsem  derdi olmasa,
trafik olmasa, araba muayenesi olmasa, hastalıklar, hastaneler olmasa, kapının önüne bırakılan ayakkabılar, düğünlerde giyilen abiyeler olmasa..

Çok şey de istemiyorum ki!!!

10 Aralık 2013 Salı

gökten oyuncak yağıyo.. hem de beleş..


Cumartesi akşamı yollarda madur olmama ramak kala kuzenim gelip alıyo beni kızılay'ın göbeğinden.Kar sinsice hızlanmaya başlamış bu arada..

Neyse, kısa bi ankara turundan sonra 'sıcacık'(!)  evimize varıyoruz. Kuzenim yemek yapmaya başlıyo derhal. kocam içerde maç seyrediyo  bende öyle dolanıyorum ortada.
Herşey çok güzel.. Sıkıntısız bi eve dönüş yolculuğu, yolda süpriz yumurta heyecanı, yumurtanın içinden çıkan agresif şirinle katmerlenen sevinç, kuzenimin bana 'şu nerde? bu nerde' diye sorular sormadan sessizce yemek hazırlaması, kocamın sessizce maç izlemesi...  Hayat bana güzel yani..

Bu arada sinsi kar, örtmüş her yeri. Camdan bi bakıyorum, heryer bembeyaz, gökyüzünde mutluluk verici bi ışık var. nerdeyse ben bile sevinecem kar yağdığına..

Derkeeeen.... hooooop güüümmmm...

Arabalar birbirine girmeye başladı bile.
Sanki koca koca amcalar, kapımızın önünde poşetlerle, leğenlerle, klozet kapaklarıyla kayarak yolu iyice buzlandırmaya çalışan çocukları kıskanmış da klozet kapağıyla kaymaya utandıkları için arabayla kayıyolarmışçasına eğleniyolar.

Bi anda bütün mahalle curcuna..

10 yaş üstü bebeler arabaları iterek eğlenirken, 10 yaş altı bebeler hala kapımızın önünü buzlandırmak için gayretle çalışıyolar..

İçim nasıl huzursuz.. Yemekten de zevk almıyorum..
Diyorum kuzene, hadi gel arabaları güvenli bi yere çekelim diye. Biliyorum çünkü hızını alamamış amcalardan biri bizim arabalar yardımıyla durmaya çalışabilir.

Annemlerin garaja götürüyoruz arabaları.

Sonra aklıma her kar yağdığında evimizin penceresine kartopu atıp, annemleri aşağı çağıran Hacı Amca geliyo. Çocukluğum, burnuma giren kramp eşliğinde gözlerimin önünde..
Annem Hacı Amcayı atmış karın üstüne, babam üzerine kar yığıyo... Kahkahalar, çığlıklar derken bütün mahalle iniyo aşağı.
Biz çocuklar karı boşvermişiz, anne-babalarımızın çıldırışını izliyoruz.. (O zamanlar aklımızda 'yarın işe nasıl gidecez' sorusunun yerine 'yarın okul tatil olur mu ki' sorusu var. Umrumuzda değil doğalgaz ne kadar kalmış, arabanın zinciri nerdeymiş, evsizler ne yaparmış...)

Çocukluğumun ve Hacı Amcanın anısına dolanıyorum annemlerin ön camına.
Usturuplu bi şekilde oturtuyorum kartopunu cama. Şimdi annem çıkacak, işaret parmağını sallayıp, aşağı iniyorum işareti yapacak...

Yok... Cevap yok...

Kuzenle birlikte yağdırıyoruz kartoplarını cama.. Nihayet annem çıkıyo.. Ama beklediğimiz coşkuyu koltukta bırakmış olmalı ki, beklediğimiz hareketleri yapmıyo. Elma yiyo onun yerine karşımızda..

Bi kaç kartopundan sonra vazgeçiyoruz.. Ama, ama ben... Ama Hacı Amca.....

Sonra... Sonrası malum eve gidip yatıyorum.. Rüyamda kar o kadar yağmış ki işten eve gidemiyorum. Heryer bembeyaz  değil, bok rengi, biri s.çmış etrafa..

Sevmiyorum işte sevmiyorum... Tamam yağmak zorunda, ihtiyacımız var. Bari sadece barajların falan üstüne yağsa. Yollara, evsizlerin üstüne, sokak hayvanlarının yaşam alanlarına yağmasa.

Evet kış severler, 'beyaz keyfi..', 'kar coşkusu...' gibi sinir bozucu cümleler kurup mutlu olan romantikler, şu anda her yer bok rengi.. Sevmeyin demiyorum ama en azından şu sinir bozucu cümlelerinizi içinizden söyleyin...