29 Mart 2013 Cuma

nakliyeci polat alemdar!!

Can balıkta ekmek arası ultra mega süper hamsimizi yedik! Hemen ardından Can balığın karşısındaki tattazeye geçip kahve ve ultra mega süper krokanlı kek sipariş ettik!

Kekimden bi çatal aldım, damağıma yapışan yoğun çikolata tabakasını eritmek için bi yudum da kahve almıştım ki nakliyeci polat alemdar geçti önümüzden!

Içtiğim kahve burnumdan geldi! Mecaz yapmıyorum, bildiğin burnundan geldi!!
Ağzımdan büyük bi kahkahayla birlikte kekler saçıldı!

Nakliyeci Polat Alemdar deyince gözünüzün önüne fiyakalı beyaz bi tırın önünde poz vermiş italyan takım elbiseli ve kaliteli parlak güneş gözlüklü birisi gelmesin!
Bu nakliyeci polat alemdar arkadaşımız yirmili yaşlarda, zayıf, cilalı ibo şapkalı bi çocuk!

Zaten 10yıldır bitmek bilmeyip ekranlardan gitmeyen bu 'gerçeklikle' hayatımızın içinde karşılaşmak çok komik oldu! Bu nasıl bi benimsemişliktir böyle! Var olmayana karşı nasıl bi sevgidir!!

Küçük yaştan beri aşırı dozda dizi almış çocuklar kendilerini ne kadar da çok kaptırıyo! En güçlü, en vahşi olana özenen bu gençler çevrelerindeki insanlara zarar vermekte tereddüt etmiyolar! Gülme unsuru olsun diye izletilen saçma sahneleri  yaşamlarında canlandırıp, normal kabul etmeye başlıyolar!

Bu tarz diziler yerine, perihan abla gibi, charls iş başında gibi, full house gibi sıcak,sevimli, ders verici diziler yapsalar da insanlar birbirlerinden özür dilemeyi öğrenseler ya!!

Ama yok illa toplumun bilinç altına şiddeti yerleştirelim, aptal gençlik dizilerini hiç bitirmeyelim ki gençler izlesin,ders çıkarsın!!

Kahve de, kek de, hamsi de burnundan gelir insanın!!

Geleceği düşünme ebru, sakin ol! Sakin ol! Bak bugün ne kadar güzel. Kuşlar, ağaçlar, börtü böcük!! Sen de çok güzelsin kendim!!

Published with Blogger-droid v2.0.9

24 Mart 2013 Pazar

imdat yine mi kar, imdat yine mi yol, imdat yine mi karlardan yollar örtülüyor!!

Ama yapılmaz ki bu! Tam ben ağaçlarda çiçekleri görmüşüm, bütün botları, çizmeleri kaldırıp babetleri çıkartmışım, kar çok mu gerekliydi yani!!

Hadi ben bu travmayı atlatırım da ağaçlar ne yapsın!! Bahar için süslendiler, bütün süsleri karla birlikte döküldü! Hevesleri kursaklarında kaldı. Dallarındaki çiçek değil de birer sivilceymiş gibi sıktı attı rüzgar hepsini!

Nasıl yanarım o kiraz ağacına! Planında bu kar yoktu! O şunun şurası iki ay sonra meyvemi veririm demişti!

Kar sevenler, iki ay sonra kiraz yiyemeyince de diyecek misiniz 'bayılıyorum kara' diye!

Hem amerikan noel filmlerindeki gibi yağmıyo kar buralara! Öyle beyaz büyülü bi havası yok yani!
Buraya kar yağınca yollar kapanıyo, kazalar oluyo, insanlar ölüyo. Çamur oluyo heryer, köylerde çocuklar okula gidemiyo, hastalar hastaneye. Ağaçlar çiçeklerini döküyo, boyunları bükük kalıyo.

Bi kaç gündür hep aklımda şu fikir; evdeki battaniyeleri götürüp örtsem ağaçların üstüne, yettiği kadarını kurtarsam. Yada birileri bi teknoloji geliştirse de şu karlar hep barajların üstüne yağsa!!

Published with Blogger-droid v2.0.9

17 Mart 2013 Pazar

yine mi(m)??

Daha önceden de söylediğim gibi ben mim cevaplamayı pek sevmiyorum! Küstahlık gibi görünmesini istemem! Sadece yaratıcılığımı etkiliyo, yani hani çay yapmaya niyetlenirsin ve biri sana tam o an bi çay yapsan da içsek der de bütün hevesin kaçar ya.. Işte öyle hissediyorum mim de!

Zaten şu aralar kısıtlı olan hayalgücüm bir darbe de bu mimde aldı :)

Lakin verilmiş bi görev var nihayetinde!! Görev mutlaka tamamlanmalı :)

En nefret ettiğim insan tipi, aslında nefret benim için çok keskin bi olgu. Hoşlaşmamak diyelim. Sürekli 'ay çok yorgunum, yine hastayım, nasılda yoğundum, kusura bakma' diyen insanlardan pek hoşlaşmam! Sonuçta sürekli kusura bakma diye uyarıda bulunan bi insan sürekli kusurludur! Ayrıca hepimiz çok çalışıyoruz, yoruluyoruz, ama hepimiz bu bahanenin arkasına sığınmıyoruz!

Evde en çok neyimi kaybederim, cımbız.. Evet kesinlikle sürekli kaybolur! Evde ararken bakabileceğim her köşeye bi tane bırakıyorum ama zaman içinde hepsi bi araya toplanıp yine kayboluyo.

Sakız çiğneyen insanlar hakkında ne düşünüyorum,
Aslında bu beni çok rahatsız eden bişey değildir, herşeyin bi yeri ve zamanı vardır sadece! Hem ben şıpsevdiye bayılırım.

En sevdiğim çiçek, minik mavi mine çiçeğidir.

Burcum, ikizler, her özelliğini de taşırım.

Çocuklarımın adı ne olurdu, çocuğum olaydı bi sağlıklıca, isim kısmı teferruat!

Komşu çocuğu bize geldiğinde bana tükürürse, gel sana şeker vereyim deyip mutfağa çeker ağzına bi tane patlatırım ve kesinlikle bi daha annesiyle konuşmam. Sonuçta çocuk benim yüzüme tükürebilecek kadar haz etmiyosa benden kesin habis annesi evde hakkımda kötü konuşuyodur!

Araba kullanırken yaşlı bi kadının üzerine su sıçratsam ve kadın zorla arabayı durdurup 'beni gideceğim yere bırakacaksın' dese, kapıları kilitler hızlıca uzaklaşırım. Belli ki bu kadın biraz fırsatçı, arabaya alırsam bi de kıyafet parası ister. Hem arabadan inerken gaz sıkıp çantamı çalmayacağı ne malum. Kimseye güven olmaz!

Hayatta en korktuğum şey, yerden sürünerek gelen şeyler! Pek bi şeyden korkmam ama biri beni korkutmak için sürünerek gelse, başarılı olur emelinde.

Bilgisayarım çökse ve bütün resimlerim kaybolsa... Ayy bi ürperti geldi... Evlerden ırak...

Yalnız yaşamak, yeri geldiği zaman güzel yeri geldiği zaman kötü bişey. Yalnız yaşıyo olsaydım şu an film seyrediyo olurdum maç değil, bu açıdan kötü. Ancak 'tatlıım şu yukardaki tabağı bi ver' dediğimde kocamın gelip tabureye çıkıp tabağı vermesi çok güzel bi duygu, yalnız yaşıyo olsaydım o tabağı almak için tabureye ben çıkmak zorunda kalacaktım :)

Published with Blogger-droid v2.0.9

10 Mart 2013 Pazar

bir yanımız yaprak döker, bir yanımız bahar bahçe!!

Yupiii!! Ağaçlar çiçek açmış diye sevinç içinde hopbidik hopbidik durağa geldim. Mutluluk dolu bakışlarla yola diktim gözümü, dolmuşu beklemeye koyuldum!

Bekle allah bekle dolmuş gelmiyo! Gelmeyen dolmuşla içimdeki neşe de yavaş yavaş soluyo! Işte tam o anda gördüm sağımdaki ağacın hala çiçek açmadığını! Halbuki 15 adım geride çiçek açmış bi ağaç vardı, benimde içimde neşe!

Demek ki kışın ortasında hain güneşin aydınlık gülümsemesine aldanmış bu zavallı ağacın mutlu görüntüsü de beni aldatmış!

Meğerse 8. kaburgam yorgunluktan sızım sızım sızlıyomuş. Kocam işten erken çıkmış beni almadan arabayla basmış gitmiş, ben dolmuşa kalmışım. Hem şu an tam 3 saattir ,evi perişan edecek kadar yani, evde yalnız. Bu demektir ki bu pazar da gezme, dinlenme, bakım yapma ya da hiç bişey yapmadan kanepeyle bütünleşme eylemlerinin yerini temizlik olgusu alacak!

Cumartesi günü, eve dönüş yolunda, arkayı dörtlediğimiz dolmuşta yazmıştım bunları ancak şimdi fırsat bulabildim yollamaya!

8. kaburgam kendi çapında örgütlenmiş, 4,5,6,7 ve 9. kaburgam da yoldan çıkmış!

Hayat benim için çok mu zor ne!!

Published with Blogger-droid v2.0.9

9 Mart 2013 Cumartesi

kutlanacak bişey göremiyorum!!

Çook eskiden bi zaman 129 hemcinsim haklarını ararken yanarak can verdi diye, o canların öldüğü günde göbek atarcasına, karnaval havasında kutlama yapılmasına anlam veremiyorum!

Boyunlarına mor fular takmış kadınların 'ohh ohh ne kadar güzel bi gün hadi 129 kaybın arkasından balon uçuralım' dercesine sokaklarda makaron dağıtmasını, evde annesiyle çatışma halinde olan, sırf saçı onunkinden daha güzel diye arkadaşına sinir olan kızların mor ojeli elleriyle çiçek uzatmasını, midem bulanarak hatırlıyorum şimdi!

Nedir bu sevincimiz?? Bilmeden kutluyoruz çok şeyi!

Bu bi helva kavurma durumu belki, ama şu an helva espirisini yapamayacak kadar yastayım göçen kadınlar için!!

Published with Blogger-droid v2.0.9

2 Mart 2013 Cumartesi

hayat kurtaran!!

Sık sık otobüse binen bi insan olarak en sevmediğim şey, otobüste, dolmuşta müziksiz kalmak!

Bi keresinde kulaklığımı evde unutmuştum da büyük panik yaşamıştım!! Hatta bi kaç kere kulaklığımı unuttum diye otobüse binmek yerine yürüyerek eve gitmişliğim bile vardır!

En büyük korkum da kulaklığımı çantamdan çıkardığımda dolaşık bi yumakla karşılaşmak!! Düzgünce çantama koyduğum kulaklık adeta canlı bi organizma gibi birbirine girdiğinde, gideceğim yere varıncaya kadar o düğümleri çözmeye uğraşmak bi eziyet!!

Işte ben bu yarasayla tanışınca bu dolaşık sorun son buldu!!

Şimdi 'bu yarasaya ne gerek varki lastik bağla alla alla' diyenler olabilir!

Lastikle bu bir mi? Bi kere lastik zırt bırt kaybolur, ama bu yarasaya para verdin bi kere sahip çıkacan! Ayrıca bu şey, sevimli olduğu için insanı kullanmaya teşvik ettiği inkar edilemez!

Benim hayatımı değiştiren bu icat, gratiste terlik süsü olarak satılıyo!! Bilginize!!

Published with Blogger-droid v2.0.9

1 Mart 2013 Cuma

kümülüslerin üstünde dans etmek!!

Bi süredir bloğuma hiç bişey yazmıyorum!

Yazacak vaktim olmuyo! Bütün boş zamanımı fringe izleyerek geçiriyorum çünkü!

Uzun zaman ayrı kalmıştım, yok alt yazı sorunu, yok bu formatı televizyon desteklemiyo sorunu derken 5 ay kadar ayrı kaldığım fringe dizisinin 2 sezonunu 3 gün içinde bir solukta bitirdim! Hatta dün rekor kırıp 10 bölüm birden izledim hayatla tüm bağımı kopardım gibi bişey oldu!

Sonra birden panik yaptım ve izlemeyi kestim. Şu an 4. Sezonunu izlediğim dizi 5. sezonda final yaptı. Kalan bölümlerini tek tek, tadını çıkara çıkara izleyecem! Öyle 'aboo burda da biter mi dur hemen sonraki bölümü de izleyim' yapmıycam!

Zaten izlediğim sayılı dizi var!

Mesela behzat ç.  sürekli bitti bitecek korkusu yaşatıyo bana! Hep bi dedikodu dolanıyo orta 'behzat bu haziran bitiyomuş biliyo musun?'
Bu haziran gerçekten bitiyomuş. Uzun bi alıştırma dönemi oldu bu dedikodular. Artık bitsin bari!

Ama leyla ile mecnun!! O bitmesin bari! Bi kere çay erdal bakkalda içilir! Sonra ismail abi var ki kendisi kült olur benim nazarımda! Ismail abinin genlerini taşıyan başka biri gelmez bu dünyaya!! Bitmesin ya bitmesin! Hazır değilim buna!

Bi de how i meet your mother var ki evlere şenlik! O zaten bitmez, o konuda kafam rahat!

Ne diyo bu demeyin bi kaç zamandır onlarla yatıp onlarla kalkıyorum canım maç bile seyretmek istemiyo (!)

Dizi olayı kötü demek! Film yapsınlar şunları izleyelim bitsin! Ya da peter bishop ve olivia dunham evlensin bizim yan daireye taşınsın, akşam yemeklerinde birlikte olup, hafta sonları okey falan oynayalım. Iyi olur kafa dengi birileri apartmanda! Biz oliviayla manikür falan yaparken peter ve kocam fenerin maçını seyreder!

Apartman aidatlarını peter götürür yöneticiye. Böylece ben yönetici cuma amcanın sohbetine maruz kalmam! Nasılsa cuma amca ingilizce bilmiyo ne konuşacak peterla!!

Hem onlar kesin ayakkabılarını kapının dışına bırakmaz. Iyi komşu olurlar!!

Published with Blogger-droid v2.0.9