31 Mayıs 2013 Cuma

gelinliğimin pembe olduğunu söylemiş miydim??

Gelinliğimi diken peri anne 20 yıllık tecrübesini konuşturdu gelinliğimin üstünde!!

Çilekli pastaya da benzeyebilirdim ama peri anne sihirli dokunuşlarla peri kızına benzetti beni. (her ne kadar yüzyılın en sıcak gününde evlendiğim için makyajım, saçım,başım dağılmış olsa da, koluma takmış olduğum çiçek gecenin ilerleyen saatlerinde halay başına mendil olsa da, ve ben sıcaktan kızarıp gelinlikle bütünleşen yüzümle pamuk şekerini andırsam da gelinliğim yine de güzeldi!)

Işte bu koltuklar 20 yıldır kızılayda hizmet vermekte olan peri annenin moda evindeki emektar koltukları!

Kendisi yavaş yavaş valizini toparlayıp emeklilik günlerinin tadını çıkarmaya başlayacak! Bu vintage koltuklarla da vedalaşacak.

Vintage sevenler, isteyen olursa bu koltuk takımını benimle iletişime geçebilirler. Ya da belki güzel bi fikriniz olur bu koltuk takımını ne yapacağımızla ilgili! Yorumlarınızı bekliyorum.

Published with Blogger-droid v2.0.10

23 Mayıs 2013 Perşembe

hediye haftası!!

Bugün benim doğum günüm!!

Doğum günümü işyerinde tek başıma kutluyorum!

Şahane bi pasta aldım. ( gerçi bi cimcik bişeydi tadı damağımda kaldı ama olsun yinede çok lezizdi.) Bide hediye aldım kendime bu minik çiçek küpeleri!

Bi küpeyle kalacağımı sanmıyorum, coşkum geçene kadar hergün bi hediye alırım kendime. Mazeretim var nasılsa; 'ama benim doğum günüm, insan kaç kere 28 yaşında olur ki??'

Kocamın isyanını duyar gibiyim ' ne var 28 olduysan. Bende 32 yaşındayım banada hergün hediye alalım. Hem sen 29a kadar hergün bişey mi alacan, hadi aldın diyelim ya 30 olunca??'

Hem sonra bütün sevdiklerim çok güzel bi şekilde kutladı!

Annem; 'iyiki doğduun,hediyeni bırakmayı unutmuşum, kredi kartım evde, ne istersen al kendine!!,

Babam; 'kızım iyiki doğdun, televizyonun üstünde amortili piyango bileti var, onu değiştir biletciye söyle para çıkanından versin, çıkınca da ne istiyosan al' :)  (en çok bunu sevdim)

Büyük aplam; hepi börtdey / ben; tenk yu

Kankito; iyiki doğdun / ben; anahtar komşuda! Ben akşam kendimi oyalarım iş çıkışı siz hazırlık yapın evde!! / Kankito; herşeye burnunu sokma!!

Küçük aplam; akşam napiyoz? / Ben ; kankitoyu ara!

ikizim; iyiki doğduk la!! (ki ikiz değiliz, küçükken öyle sanırdık)

Liste uzayıp gider!!

Bide yarım ağız kutlayıp sinir eden arkadaşlar var! Keşke kutlamasalardı daha az sinir olurdum! Ama onlara bugün takmayacam kafayı! O arkadaşlar bilincimin sağlam bi köşesinde intikamımı alacağım günü bekliyolar!

Şimdilik bu kadar ben 2. hediyemi almaya gidiyorum!

Published with Blogger-droid v2.0.10

18 Mayıs 2013 Cumartesi

uçtu kuşum!!



Böhüü!!

Size acıklı bi masal anlatayım!!

Bu dünyadaki en güzel, en yetenekli kızın bi ablası varmış. Hatta iki ablası varmış da burda konu olan ablası büyük olan!
Bu abla çok yakışıklı bi kralla evlenmiş. Yıllar yıllar geçmiş ama kral ve kraliçenin çocukları olmamış bi türlü.
Ama masal bu ya işte, bi mucize olacak illa ki!! Bu masaldaki mucize de uzun uzun yıllar sonra kral ve kraliçeye neşe kaynağı olacak minik bi prensesmiş.

Kraliçe henüz minik prensesi karnında taşırken tüm halk, kraliçeye kalkan olmuş, prensesi korumak için. Hatta prensesin en güzel teyzesi, polen alerjisinden dolayı hapşurup da prensesi rahatsız etmesin diye kraliçenin çevresindeki bütün polenleri kendi solurmuş, kendisinin de alerjisi olduğu halde!!

Neyse gelmiş zaman gitmiş zaman, prenses doğmuş! Halk 40 gün 40 gece bayram etmiş!

Bu arada prensesin en güzel teyzesi çok mutluymuş, hergün saraya gidip yanaklarını yiyomuş yeğeninin!

Ancak masal bu ya üzücü bişey olacak illa ki!! Bu masaldaki üzücü şey de kralın, kraliçenin ve prensesin çok çok uzak bi ülkeye gitmeleri olmuş. Gerçi belki kral ve kraliçe bu duruma sevinmişlerdir fakat halk 40 gün 40 gece ağlamış!
Hatta prensesin güzel teyzesi sarayın önünden her geçişinde hala ağlarmış!

Aradan geçmiş uzuun bi yıl! Kraliçe ve prenses ziyarete gelmişler halkı!
Aman ne prenses o aman! Teyzesi yemiş tabi hemen prensesin yanaklarını!! Şahane 2 hafta geçirmişler. Teyzesi prensesin peşinde koşturmaktan 2 kilo vermiş!

Ancak kraliçe ve prensesin artık gitme zamanı gelmiş, halk gene ağlamış. Ağlamış ama bi yandan da prensesini çok özleyen kralla kavuşacakları için çok sevinmişler!

Güzeller güzeli teyze de çok üzülmüş tabi. Hatta gittikleri gecenin sabahı, uyandığında prensesi ananesinde sanıp, işe gitmeden 15 dakika daha sevebilmek için yataktan fırlayınca ve gitmiş olduklarını hatırlayınca çok daha üzülmüş. Meczup olmuş! Yollara düşmüş. Bi daha da kimse onu görmemiş.
Derler ki; güzeller güzeli teyze minik prensesine kavuşabilmek için çook uzak ülkeye kadar yürümüş, çöllerde sürünmüş, okyanusları yüzmüş, köpekbalıklarıyla dövüşmüş.

Masal işte..

Gerçekte olsa şöyle olurdu. Güzeller güzeli teyze havaalanında prensesin yanaklarını öpen güvenlik görevlisini kıskanır döverdi, pasaport kontrolünden geçtikten sonra halka dönüp ağlayıp, gel gel yapan prensesin göz yaşlarına dayanamayıp barikatın üstünden uçar yeğenini kucaklardı.. Yok yok bu da macera filmlerinde olur!

Gerçekte güzeller güzeli teyze, kolları kopana kadar yeğeninin peşinden el sallar, yeğeni gel gel yapınca ablasına çaktırmamak için hafiften boynunu bükerek içine doğru ters ağlar, sonrada eve gidip rüyasında görmek için uyur, hatta ve hatta bunları yazarken ağlamamak için yutkunup dururken içinden kendine küfrederdi!

Teyzeyim ben, anne yarısıyım!! Ağlarım!!

Published with Blogger-droid v2.0.10